6 Nisan 2011 Çarşamba

Çeyiz Sandığı"M"

Hatırlıyorum anneannemin sandığı aldığı zamanı ve emek emek içini düzmeye başlamasını. Anahtarı koynunda saklardı, kolay kolay bakmama da izin vermezdi. Şimdi şimdi anlıyorum ki ben aslında onun kıymetlisiymişim ya beklerdi mürüvvetimi görmeyi (anneannem 2004 de vefat etti, 2011'de ben 32 yaşındayım ve sandık hala görevini tamamlayabilmiş değil).

Konuyu saptırmadan gelelim sandığa; O sandık yok mu o sandık, bir sürü evi gezdi onunla beraber, en son anneannem tamamen bize taşınınca Etiler Bebekyolu’nda en son ikematgahına yerleşti. Gel zaman git zaman ben de varlığını  unuttum. Hayatın peşinden koşarken, nerden gelsin ki aklıma benim için hazırlanan çeyiz. Tabii ki de unuttum gitti halbuki son 10 senedir annemin salonun baş köşesinde duruyor..

Geçenlerde bir gün annemi ziyarete gittim, rutin ev işlerine yardım ediyorum ve yemek sonrası mutfaktayım. Anaaam o da ne, yer gök tencere, hangi dolabı açsam bir kapak ya da bir sap fırlıyor dışarı… Neyse dedim yine annem TV’den alışveriş olayına girmiş ses etmemeyim. Gel zaman git zaman yine bir gün annemin mutfağında temizleri yerleştirirken iyice meraklandım artık, nedir yahu bu tencere bolluğu, ben evde tek tencerede ceşit yemek yapmaya calışırken haksızlık bu… Sonra alıcı gözle bakınca tencerler de öyle pek de ahım şahım değil, yine sustum… Ama gel gör ki işsizlikten, bu aralar evde otura otura yemek yapma isteğim arttı. Ben de anneme dedim ki, “anacığım, bana kullanmadığın bir iki parça tencere tava versene, hem sen nerden buldun bunları?" diye sorarken çaktım köfteyi, benim çeyiz sandığını annem kırmış çoktan…

Vay Vay vay, anneanneciğimin emek emek hazırladığı o caanım çeyiz sandığının  ırzına geçildi yani. Annemin savunması ise “eee, hem sen bunları sevip kullanmazdın ki!!!” Eh, hatun doğru söylüyor ne desem boş şimdi… Gerçekten benim tercih edeceğim bir tencere takımı değil. Yani aslında, büyük ihtimalle o sandığın içindeki hiçbir şey benim tercih edeceğim türden değil. Hatırlıyorum ki içinde dantel örtüler, seccadeler vs olmalıydı. Nasıl bir emri vaki yapılıyor ki kızlarımıza al bu senin çeyizin, seve seve kullan şimdi.
Hani kız beğenir mi sever mi kullanır mı, hiiç soran yok, anca ör, anca dik eline tutuştur sonra da kullanılmayınca ağla dur.


Annemle son konuşmamız üzerinden bir kaç hafta geçti, her seferinde çeyiz sandığının içine bakmaya niyetlendim, her ne kadar içinden ne çıkacağını bilsem de, çünkü biliyorum ki orada binbir emekle hazırlanan anneannemin hazinesi var.. Hem evlenip evlenmeyeceğim de meçhulken bari çürümesinler, değil mi yani?


Veee, beklenen zaman geldi, geçen haftasonu açtım sandığı ve yaşadım ilk hayal kırıklığımı: Annem doldurmuş eski perdeleri, çıkan tencerelerin yerine, pehhh… Ama olsun pes etmeyeceğim derken onlarca elbezi, yazma, ince tığ işi danteller, el havluları, baş örtüleri, dantel yatak  örtsü takımı, bilimum amaçlarla hazırlanmış bohçalar ve parça kumaşlar (sanırım gecelik ve pijamalık için), yine elbezleri ve yine el havluları vs vs vs.

Sabırla, sandığın en dibine kadar indim, bu sırada ağabeyim ve annem de beni izliyor, ama nafile arayışlarım maalesef sonuçsuz… Normalde kullanabileceğim hiç bir şey yok. Hani bir taraftan da kıyamıyorum, olur ya belki bir gün bir şekilde alırım onu evime de içinden güzide bir kaç parçayı kullanırım diye, hak da yerini bulmuş olur hani.. Ammaaan kimi kandırıyorum evlenmediğim sürece o hak yerini falan bulmaz, ben anneannemi tanıyorsam!


Oflaya puflaya sandığı kaparken gözüme renkli bir iki parça takıldı. Hemen daldım içine gerisin geri, ancak bunlar gelir bana. Attım çantaya, doğru kendi evimin mutfağına..


Anneannem, yüreğine ve eline sağlık...


Ahh ahhh hala anamdan tava tencere almadım, tüh be...