26 Temmuz 2011 Salı

Anlayamadım, neden?

Eskiden daha mı kolaydı bazı şeyler? İlişkiler, ihtiyaçlar, paylaşmalar. Teknoloji bu kadar ilerlemişken, her şeye erişim bu kadar kolayken, nasıl oluyor da yalnız olmayı beceriyoruz?

Etrafıma bakıyorum. Ne kadar farklı olsa da kadın tarafından dertler hemen hemen aynı? Anlamamalar, soru işaretleri ve sebep ise hep aynı… Bir olay oluyor, iyi ya da kötü, sonrasındaki ilk soru; Neden? Evet, neden?  Nasıl oluyor da bu kadar anlamamayı başarabiliyoruz? Sorun kadında mı erkekte mi?
Geçen gün bir e-mail aldım. Ağzım açık okuyorum, nutkum tutuldu desem yeridir. Kısa bir süre bir şeyler paylaştığım, uzaklarda oturan birinden geldi. Beraber geçirdiğimiz ilk günle ilgili uzunca bir yazı yazmış. Benim neredeyse hiç farkında olmadığım ayrıntılar, saniye saniye olanlar… Aradan geçen zaman dilimiyse neredeyse 1.000 günden fazla. Bu kadar zihninde yer etmiş olmak ve unutulmamış olmak çok güzel de e-mailini bitirirken ki notu da beni bitirdi: “hala  x ile birlikteyim”. Pardon anlayamadım, tekrarlar mısın? Neyin uyarısı bu?  Sordum mu? Neyin arzusu, nasıl bir seçim ya da nasıl bir istekle yazdın bu e-maili? Nasıl bir haddir bu? Ne istiyorsun benden, neden hayatıma bu şekilde pikelerle giriyor ve şuursuzca konuşuyorsun, neden? Neistiyorsun benden?
Sonra bir telefon alıyorum, yakın bir kız arkadaşımdan, delirmiş. Çünkü bir zamanlar bir şeyler hissettiği ama sonrasında şartlar gereği arkadaşlığa dönüşen ilişkinin diğer kahramanı  histeri krizleri geçirerek, “beni neden boşluyorsun, bana neden ilgi göstermiyorsun, nasıl beni bir kenara atıyorsun?”larla suçlamalara başlamış, FALAN! Bre adam, sen kendini ne sanıyorsun, kime nasıl, neyi şikayet edip nasıl oluyor da bu kadar üste çıkıyorsun? Nereden buluyorsun bu hakkı, bu kadar bencil olmayı nasıl beceriyorsun? Birisinin hayatına dan dun diye girebileceğini ve de onun başının tacı olabileceğini nereden çıkarıyorsun? Neden?

Kadını seçiyorsunuz, hayatınıza alıyorsunuz, sonra o kadını kadın yapan her özelliği kıskanıyor, onu bunaltıyor, yeterince ilgi alamadığınız için domuza bağlıyorsunuz. Neden? .
Bir kadını arzuluyor, onu çok istiyor, bunu o kadına hissettiriyorsunuz, sonrasında o kadınla alakası  olmayan başka bir kadını hayat arkadaşı olarak seçiyorsunuz. Neden?
Yalnızsınız, hayatta sadece yatağınızı paylaşacak kadın yerine,  konuşabileceğiniz, başınızı omzuna yaslayabileceğiniz, yanında kendiniz olabileceğiniz kadına ihtiyaç duyuyorsunuz. O kadını buluyorsunuz sonra hemen dışarıda çok daha fazla kadın var, hepsini tatmak istiyorum diyor, çekip gidiyorsunuz. Neden?
Ayakları üzerinde duran, kendi kendine yeten kadın istiyorum diyorsunuz, hayranlıkla birisine bağlanıyorsunuz, sonra o gücün altında ezilip büzülüp çekip gidiyorsunuz. Neden?
Bir kadını tavlıyorsunuz, başınızın tacı edip el üstünde tutuyorsunuz… Sonra durumdan sıkılıp, kendi yaşamlarınızın derdini ilişkinin omuzlarına atıp, yandan yandan kaçıyorsunuz. Bunu yaparken ne bir açıklama ne bir sebep gösteriyorsunuz. Sanki onca zaman yaşananlar koca bir yalanmış ya da hatırlanmaması gereken kötü bir çocukluk anısıymış gibi unutup gidiyorsunuz. Neden?
Ancak bir de madalyonun diğer yüzü var.

Hayat şartları zorlaştıkça, kadınlar özgürleştikçe yalnızlık daha da mı artıyor acaba? Daha fazla görüp öğrendikçe, beklentiler daha da mı artıyor? 

En azından hayatımda biri olsun, azıyla da yetinirim dedikçe, kendi benliklerinden uzaklaşan kadınlara da sırt çeviriyoruz, neden?
Aslında hem erkeğin hem de kadının ihtiyaçları ve arzuları aynıyken nasıl bu kadar anlaşamaz duruma düşüyoruz, neden?  
 
Beni ben olduğum için seven erkek istiyorum, bana destek çıkacak biri olmalı hayatımda dedikçe, müzmin bekarlığa yelken açıyoruz, neden?

Ben demiyorum ki kadınlar anlaşılır da erkekler anlaşılmaz. De anacım bazı şeyler de bu kadar zor olmasın. Konuşulsun, koklaşılsın, gereği neyse yapılsın. Herkes bir agresif, herkes bir sinirli, olmaz ki yani.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder