6 Eylül 2010 Pazartesi

Aylak ve Ağır haftasonu

27- 29 Ağustos 2010,

2, 3 günlüğüne gezinmeye ara verdim diyebilirim, daha doğrusu etrafı keşfetmeye. Zira gece gezmelerimden geri kaldığımı söylemiyeceğim.

Yoğun geçen  3 günün ardından Cuma günümü Marvin ve Kayra'ya ayırdım. Onların da ilgiye ihtiyacı var, İstanbul'un olduğu kadar. Sırtlandım kedilerimi, gidiyorum Papsi Veteriner Kliniği'ne, Yasin Amcaları baksın diye. Tabii bu ilgiden çok hoşnut oldularını söyleyemeyeceğim özellikle de Kayra, onca ameliyat sonrası her seferinde tramva geciriyor, yazık  benim kara kızıma.

Cuma gecesi ise parti gecesi ve aslında çıkmasaymışım iyiymiş, çok pahalıya patlayacağını nereden bilebilirdim. Ahh ahh, bir de şu içimdeki sesi dinlemeyi bilsem.
Önce Mia Pera Otel'ın terasına, Mentha'nın partisine gidiyoruz. Doctor Disco  (a.k.a. Sarp Dakni) pikabın başında. Müzik güzel. Mekan güzel, tüm Beyoğlu ve Haliç ayaklarımın altında. O gün de dolunay ve Mars geyiğinin olduğu gece. Mars yok ama ay tam karşımızda. Biz girdiğimizde çok kalabalık değil ortam ama yine de kalıyoruz. Birer içki alalım sonra devam ederiz.
"1 tane Vodka Soda lütfen.. Ne kadar ? 25 TL mi? Kızlar aman yavaş için, çok değerli bu vodkalar"

İçkiler bitince, Flavio'ya geçiyorum. Bizim çocuklar çalıyor bu gece, Goodubets (Timuçin ve Giray). Defne, Melis ben takılmaya devam, ard arda gelen içkiler, lalallala, lal a ortam nefis derken dan!.. Beklemediğim anda beklemediğim şey.. Gerginlilk diz boyu ama durma aynen devam.. Dilek bu senin gecen, ne olursa olsun devam. Flavio biter, azıcık Lokal girer araya ve ver elini Mini Müzikhol..
Kapıda arızaya bağlıyorum, giriş parası vermeyeceğim, bana ne vermem. Yani parasında da değilim aslında sadece vermek istemiyorum, hikayesi uzun, girmeye gerek yok. Alkollü olma durumuna ise hiç girmiyorum. Nitekim giriyoruz içeri ve çıkıyoruz. Artık son vodka ile sınırı aştığımı fark ediyorum ve eve gitme vakti geldi. Zaten kalabalık ve çok iyi hissetmiyorum, yabancı geliyor bana ortam, eski sıcaklık yok ya da ben hala sinirliyim bir taraftan..."Defne, hadi gidelim noooolur ?!" 

Cumartesiye uyanıyorum, öyle pek hoş uyandığım söylenemez, hem çok karıştırılan vodka, hem de hala sinirliyim aslında.  Ama ne olursa olsun bugün büyük gün Melisimiz'in nikahı var, o da artık "eş"lilerden.
Nitekim fark ediyorum ki Cuma gecesi bana pahalıya patlamış hem yıpranan sinirler hem de çalışmayan bir Iphone. Üstüne üstlük o kadar gerginim ki herşey mi ters gider. Nikah öncesi kuaför randevusu aldım ama karıştırmışlar, saçlar kaldı mı papaz.
Telefon yüzünden komik hallerdeyim hiç kimseyi arayamıyor ya da numara bile çeviremiyorum. Herşeyi bıraktım hala sarhoşum ve nikaha gidiyorum.
Saatler geçtikçe daha çok kedime geliyor olsam da bu sefer giydiğim babetler yüzünden canım çok acıyor.. Allahım yeter bitsin bugün, daha fazla dayanamayacağım.

Selen'le buluşup, Karaköy'den Kadıköy'e vapurla geçiyoruz. Selen tüm sabrı ile son dedikoduları dinliyor, o dinlerken de benim tüm sinirim geçiyor. Seviyorum kendisini, beni böyle nötrlediği için. İniyoruz Kadıköy'e taksi alıp, evlendirme dairesine gideceğiz. Hala takside lak lak ederken panik oluyoruz ki nikah kaçacak ama tam vaktinde ordayız, hem de güzel gelinimizi öpmek için bile zaman var daha. Hahahahha Melis'in "evet"ini kaçırıyoum çünkü telefon geliyor, tühh bee ..

Hastasıyım Kadıköy Evlendirme Dairesi'nin. Canım Yaseminim de 2,5 sene önce orada evlendi Ersin'le. O zaman bile ağzım açık kalmışken modernliğine, şimdi çok daha güzel. Keşke bazı belediyeler bir gidip baksa bu iş nasıl oluyormuş diye. Düzen, nizam, hizmet herşey yerli yerinde..

Günüm Moda'da geçiyor çünkü gece Moda Deniz Kulübü'nde olacağız Melisler'le.
Moda güzel, Moda sakin. Son zamanlarda çok düşünüyorum Moda'ya taşınmayı. Hem çok yakın bir şekilde hem de çok uzak herşeye. Gerçi gittikçe daha çok popüler olup daha çok insanla karşılıyorrum ama yine de deniziyle, evleri ve sakinleriyle bizim taraflardan çok farklı. Sanki çok daha samimi.

Parti öncesi Ersin ve Yasemin'in atölyesinde zaman geçiriyorum. Yazık Ersin'e ki benim telefonu düzeltmeye çalışıyor ama nafile. Sadece iyi haber yedek bir Blackberry'im oldu ki onun da kabını değiştirince her şey güzel olacak. Bu arada bayağı uyuklama durumu hakim, bir önceki günün rehaveti çöktü, kalkmak bilmiyor. Yasemin de diğer yanda resim yapıyor, yeni bir proje merak ediyorum nasıl çıkacak diye.

Sonrasında Moda Deniz Kulübü ve partimiz, eski dostlarla yan yana.. Manzara güzel, ılık hava, çiğ düşmüş koltukara ama zararı yok.. Prada topukların üstündeyim, kendimi bu havada daha iyi hissediyorum, karanlık çöktü, gerginlik izlerim kapandı, mutluyum. Ardından evime dönüyorum, Cihangir'e. Yorgunum ama bir şeyi test ettim ki çivi çiviyi hakikaten söküyormuş. zira ne zaman vodka'ya başladım, yüzümden gülücükler eksik olmadı.

Cihangir, ahh Cihangir. Dilin olsa da anlatsan son 2 senemi, neler yaşandı, neler başladı, neler bitti.

Off bitsin Cumartesi geçsin Cuma'nın tüm negatif enerjisi.. Pazar'a yeni güne başlamak istiyorum artık.

Pazar başladı, uykumu aldım ve sakinim çokça, evdeyim bugün.. Yazmak ve okumak istiyorum. Tüm bozuk olanları da tamir etmek.  Sağolsun arkadaşlarım benim için seferber ve Pazartesi programım da böylece belli oluyor. Öncesinde Doğu Bank'a Iphone ve BB'yi götürmeye, ardından da doğru Eminönü'ne..

Haftasonumu Shantaram'ı okuyarak sonlandırıyorum. Uzun zaman sonra huzuru hissettim yine, ayak ucumda Marvin ve Kayra, Shantaram'la da Bombay kıyılarında geziniyorum.
İyi geceler İstanbul, yarın görüşeceğiz yine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder